Türkiye Cumhuriyetinin kurucu Mustafa Kem Atatürk, yaşamının her döneminde Türk kadınına büyük önem vermiştir. Kadına seçme ve seçilme hakkının yas arak tanındığı tarihin yıldönümünde, geçmişi den gelen, kadın – erkek ayrıcığının da yok edilmesi adına bu kararın önemini Atatürk’ün kadına verdiği değeri davranışları kadar sözleriyle de görmek mümkün.
Bilindiği gibi Türk kadını İstiklâl Savaşı sırasında gerek cephede, gerekse cephe sinde tüm gücü ile hizmet vermiştir. Cephede erkekle omuz omuza düşmana karşı savaşırken cephe sinde de çeşitli faiyetleri ile savaşa des vermiştir. Bu faiyetlere katılan kahraman kadınlarımız aynı zamanda öğretmenlik gibi bazı meslek dlarında da kendilerini kanıtlamışlardır.
Atatürk Türk kadınının bütün bu fedakârlık ve hizmetlerini takdir etmiş ve Cumhuriyetin ilânından itibaren Cumhuriyet öncesi plânladığı ve değişik verilerle ifade ettiği gibi kadının sosy, ekonomik ve siyas konumunu iyileştirici uygulamarına başlamıştır.

Atatürk, 1916’da Doğu Cephesi kumandanıyken çevresindeki kişilerle sohbet sırasında kadınla ilgili sorunları tartışıyor, kadınların iyi yetiştirilmesinin topluma sağlayacağı yararları, çışma yaşamında kadına da yer verilmesi gibi husları vurguluyordu. 1918’de Karlsbad’da tuttuğu notlardan anlaşıldığı gibi sosy yaşamdaki inkılâpları gerçekleştirmeyi daha o tarihlerde düşünmüştür.
Mustafa Kem Atatürk, Cumhuriyet’in ilânından dokuz ay önce kadın hukukunda inkılâp ihtiyacı konundaki düşüncelerini şu sözleri ile açıklamıştır:

“Bir toplum cinsinden ynız birinin yeni gerekleri edinmesiyle yetinirse o toplum yarıdan fazla kuvvet lik içinde kır.”

 

 

“Bizim toplumumuzun başarı gösterememesinin sebebi kadınlarımıza karşı gösterdiği ilgi lik ve kurdan doğmaktadır.”

“Bizim sosy toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiği ilgi likten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faiyet demektir. Bundan dayı bir sosy toplumun, bir organı faiyette unurken, diğer bir organı işlemezse, o sosy toplum felçlidir.”
Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile yapısının önemine inanan Atatürk, şöyle sesleniyor:

“Bu millet esas terbiyesini aileden maktadır. Türk milleti öyle anara sahiptir ki her bir devrin büyük 1925 yılında İnebu gezisinde Atatürk, örtünen kadınlarla ilgili şunları söylüyor:
“Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak hiçbir şey yoktur. Önemli arak şunu ihtar edeyim ki, bu hin muhafazasında inat ve taasp, hepi i en az kurbanlık koyun mak istidadından kurtaramaz…”
Keriman His: İlk dünya güzeli
31 Temmuz 1932' de Türkiye güzeli Keriman His’ in, Belçika’ da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmesi üzerine Atatürk O’na “Ece” ünvanını verir ve Türk kadınına şöyle sesleniyor:

“Şunu ilave edeyim ki! Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı duğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş masını çok tabii dum. Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da lüzumlu görürüm: Övünç duyduğumuz tabii güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yda uyanık unuz ve bu gelişmelerin arıksız gerçekleşmesini ihm etmeyiniz. Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur duğumuz şey, anarınızın ve atarınızın dukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır.”

 

 

Atatürk, 18 Nisan 1935' de kendisinin himayesinde İstan ’ da toplanan ve ararında ünlü nükleer fizikçi M< Eve Curie’nin de unduğu, dünyanın dört bir yanından gelen kadınların katıldığı “Milletlerarası İlk Kadın Kongresi” delegelerine şöyle sesleniyor:
“Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çışacağına emin abilirsiniz.”
Ulu önder, Türk kadınlarının hiçbir anda erkeklerden ve Avrupı kadınlardan kmayacakları yundaki inancını da şu sözleriyle belirtiyor:

“Kadınlarımız için asıl mücadele anı, asıl zafer kazanılması gereken an biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin anlardanım.”
Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile yapısının önemine inanan Atatürk, inancını şöyle ifade ediyor:

“Bu millet esas terbiyesini aileden maktadır. Türk milleti öyle anara sahiptir ki her bir devrin büyük

Türk kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip mada; en azimli, inançlı ve güçlü desteği Atatürk’ten mış ve çağdaş ülke kadınlarının önüne geçmiştir.

Örneğin; İtya’ da kadınlar ancak 1948 yılında seçimlere girebilmişler. Japon kadınları ise seçim haklarını ancak 1950 yılında abilmiştir. Medeni Kanun’ları dığımız İsviçre’de ise kadınlar haklarını 1971 yılına kadar amamışlardı.
Çağdaşlaşmada örnek dığımız İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde de durum farklı değil iken Türk kadınına 1935 yılında seçme ve seçilme hakkı tanınmıştı. Bu vesile ile bakın Atatürk nasıl sesleniyor:

“Bu karar, Türk kadınına sosy ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe tında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini sahiyetle işg etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir.

 

 

Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme retiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş unuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu sahiyet ve liyakatle kullanacaktır.”

Atatürk hayatta iken yapılan son seçim an, 1935 yılı seçimlerinde ilk kez seçilme hakkını da kullanan Türk kadını, TBMM’ne on sekiz kadın milletvekili ile girmiştir.

Ayrıca kişisel tutumları da övünç vesilesi ve geleceğe an inançları kuvvetlendirici önemde muştur.

Atatürk’ün, çağı ve değişeni değil, değişecek zamanı milletine göstermesi, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği konularında, “BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi”, “İnsan Hakları Sözleşmesi” gibi konular, daha insanlık tarihinin ufkunda bile görünmemişken Türk Kadınına, haklarını vermesinin değeri daha iyi anlaşılır.
Bağımsızlık mücadelesi yapan ülkeler nasıl Atatürk’ü örnek bir lider mışlarsa kadın hakları uğruna uğraş ve savaş verenler de onu bir devrimci arak aynı şekilde örnek mılar.
Çünkü bütün insanlık tarihi boyunca, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir lider kadın hakları konunda Atatürk kadar önsezili ve öngörülü mamış, onun kadar uğraş ve savaş vermemiştir. Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O’na sahip an Türk milletine…

KAYNAK:indigodergisi.com /Atatürk ve Türk kadınına verdiği önem