Türk Eğitim Sen Amasya Şube Başkanı Kamil Terzi, “Okullarımızın hizmetli personel sayısı artırılmalı, her okula sağlık personeli tahsis edilmelidir” dedi. 

 

Terzi, “Yüz yüze eğitime zorunlu olarak ara verilmesi nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı eğitim sürecinde ortaya çıkan bu travmayı olabildiğince rehabilite etmek anlamında uzaktan eğitimi bir pansuman tedbir olarak hayata geçirdi. İnşallah salgından kökten kurtuluruz ve okulları normal koşullarda açabiliriz. Tabi önümüzdeki süreç için Milli Eğitim Bakanlığı her türlü senaryoya göre hazırlıklarını yaptıklarını, tedbirlerini aldıklarını bildirdi. Bundan iki hafta önce Sağlık Bakanlığı Covid 19 Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi yayınlamıştı. Bu rehberde okullarda alınacak tedbirler kapsamında sınıfların 4 metrekareye bir öğrenci düşecek şekilde düzenlenmesi istendi. Bu öneri güzel ama uygulanabilir mi? MEB tip projelerine göre anaokulu ve ilkokullarda sınıflar 48 metrekare, ortaokul ve liselerde 56 metrekaredir. Bu sayıları 4 metrekareye böldüğümüzde anaokulu ve ilkokullarda azami 12 öğrenci, ortaokul ve liselerde azami 14 öğrenci olması gerekiyor. Özellikle büyükşehirlerde ve nüfusun yoğun olduğu yerlerde ikili değil, üçlü hatta dörtlü eğitime geçmeliyiz ki, 12 ve 14 rakamlarına ulaşabilelim. Bu tabi ki çok mümkün değil. Yine rehberde öğretmen ve öğrenci arasında bir metre olacağı hususu da yer aldı. Peki bu bir metrelik mesafeyi nasıl koruyacağız.MEB, Eba Tv üzerinden yılsonuna kadar tüm çekimlerini tamamladı. Bunun yanı sıra MEB, Hibrit eğitime yönelik de hazırlıklarını yaptı. Tabi kâğıt üzerinde alınan tedbirler çok güzel ama uygulamada nasıl olur bilemeyiz. O yaştaki çocukların mesafeyi koruması, uzun süre maske kullanması nasıl olacak? Ya da koridorda, kantinde, tuvaletlerde, servislerde, toplu taşımada mesafeyi nasıl ayarlayacağız? Konunun üniversite boyutu da var. Üniversiteler, şehirlerarası hareketlilik demektir. Üniversitelerimizde okuyan 8.5 milyon öğrenci bulunmaktadır. Türkiye’de ilkokul, ortaokul, lise ve üniversitelerde okuyan öğrenciler, görev yapan öğretmenler, akademisyenler, eğitim çalışanlarını da dahil ettiğimizde 28 milyon kitle vardır. 28 milyon kitleyi okullara, sınıflara, servislere ve toplu taşıma araçlarına yığacaksınız. Bu, virüsün yayılması için çok elverişli bir zemindir. Dolayısıyla bu süreçte okulların açılması ya da tedbirlerin gevşetilmesi anlamında kamu yönetiminin dikkat kesilmesi gereken tek yer, Bilim Kurulu olmalıdır. Unutmayalım ki, sağlık dışında her şeyin telafisi vardır. Dolayısıyla asıl yoğunlaşmamız gereken değişken, çocuklarımız başta olmak üzere toplum sağlığı olmalıdır. Bunun dışında başka değişkenleri hayat içinde telafi ederiz.Hali hazırda bile okullarda ciddi bir personel yetersizliği var. Okullarda rutin temizlik faaliyetleri dahi personel yetersizliğinden dolayı aksamalı olarak yapılıyor. Salgın sürecinde ise bırakın rutin temizliği, ekstra hijyen tedbirlerini hayata geçirmemiz lazım. Bakınız öyle bir noktadayız ki, birçok okul yardımcı hizmetli personel eksiğini İş Kur’dan temin ediyor. İş Kur’dan temin edilen personel ise 1 Ekim-30 Haziran tarihleri arasında görev yapıyor. Ama bu yıl okulları 31 Ağustos’ta açacağız! En önemli hijyen tedbirleri o tarihte alınacak. Dolayısıyla 1 Ekim tarihinin, 1 Eylül olarak öne çekilmesi gerekiyor.

Öte yandan bir okulun personel ihtiyacı 1 ise, 3’e çıkarılmalı, 3 ise 5’e çıkarılmalıdır. 2 bin öğrencisi olan bir okul düşünün. Bu okulun 1 ya da 2 personel ile hizmet vermesi mümkün mü? Bu noktada okullardaki hijyen tedbirlerini yürütecek yardımcı personel sayısı ivedilikle artırılmalıdır.Bildiğiniz gibi Eğitim Kurumlarında Enfeksiyonu Önleme Kılavuzu’nda velilerden öğrencilerin ateşini ölçmesi ve okula haber vermesi bekleniyor.

Soruyoruz: Her aile bunu yapacak mı? Biz bu konuda ailelere nasıl güveneceğiz? Tüm bunları göz önüne aldığımızda her okula bir sağlık personelinin mutlaka tahsis edilmesi gerekiyor” diye konuştu.