CHP Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer KİT komisyonunda şeker pancarına ilişkin bir konuşma yaptı.

Tuncer konuşmasında; "Sayın Zonguldak Milletvekilimiz Deniz Yavuzyılmaz, Kurumun yöneticileriyle ilgili "Liyakatsizler." diye bir görüşte bulundu, ben o görüşe katılmıyorum.

Sayın Genel Müdür de, Yönetim Kurulu üyeleri de gayet liyakatli çünkü Sayın Genel Müdürün de, Yönetim Kurulunun da görevi Türkiye Şeker Fabrikaları Kurumunu yönetmek, Türkiye'deki şeker pancarı üretimini arttırmak, şeker üretimini arttırmak, şekeri Türkiye'de stratejik bir ürün olarak korumak değil. Mevcut Genel Müdür ve Yönetim Kurulunun görevi bir an önce Türkiye Şeker Fabrikalarını satıp özelleştirerek Kurumun elini aynı Millî Piyangoda olduğu gibi boşaltmak. Kurum, Özelleştirme İdaresine bağlı bir Kurum olduğu için ve amacı da Türkiye'deki şeker fabrikalarının, Kuruma ait 25 fabrikanın 10'unu sattılar, geri kalan 25'ini de bir an önce satmak olduğu için sevgili Vekilim, kusura bakmayın, gayet liyakatli bir yönetim var çünkü amaçları satmak.

Sayın Genel Müdür, kıymetli yöneticiler, Türkiye'de çiftçi şeker pancarını bırakıyor, üretmiyor. Siz belki aksini iddia edeceksiniz, "Hayır, üretim artıyor, şöyle, böyle" diyeceksiniz ama hayır. Bu sene kendi seçim bölgem Amasya'da biz inanın, rica minnet ürettirmeye çalışıyoruz. Yeri geliyor o çiftçiye yalvarıyoruz "Pancarı bırakmayın." diye ama böyle giderse üzülerek söyleyeceğim, şeker pancarı yavaş yavaş tükeniyor, hatta hızlı hızlı tükeniyor. Bunun sebepleri var ama en önemli sebep, her konuşmada masadayken gayet iyi yapıyoruz, "Şeker pancarı stratejik bir ürün." diyoruz, "Avrupa'da 4'üncüyüz, Türkiye'de 5'inciyiz." diye övünüyoruz ama iş üreticiye gelince, üreticiye desteği yeterli oranda vermiyoruz. Şeker pancarına zaten devlet destek vermiyor, Kurum ya da fabrikalar kendi desteğini veriyor. Kurumun ve diğer özelleştirilmiş fabrikaların da verdiği destek ciddi anlamda yetersiz. Mesela, yanlış söylüyorsam düzeltirsiniz, gübrede dönüme 4 lira, mazotta dönüme 19-20 lira gibi destekler veriliyor. Mesela sulama desteği hiç verilmiyor ki şeker pancarı yani suyla evli olan bir üründür; en az 5, ortalama 8 defa sulanması gereken bir üründür ve çiftçinin bu sulamanın ücretli olduğunu hem de saatinin 110 lira ve üzerinde bir miktara suladığını hesaplarsak, verilen desteğin çok çok yetersiz olduğunu görüyoruz.

Bu üretimdeki bölüm, diğer bir şey de -aslında Kemal Zeybek de belirtti- pancarı satınca artık kaç lira alacağını çiftçi de bilmiyor. Yani iki sene önce iyi bir fiyat artışı yapıldı, çiftçi "Artık bu sene pancar ekeyim." demeye başlamıştı ama 2020-2021 sezonunda maalesef yine çiftçinin sırtına çuvalı yüklediniz, çok düşük rakam açıklandı yani açıklanan rakam Türkiye enflasyonunda, özellikle gübre fiyatlarındaki, sulama fiyatlarındaki, elektrik girdilerindeki diğer maliyet artışını dikkate alırsanız şeker pancarı çiftçisinin niye artık bu üretimden vazgeçtiğini kesinlikle anlayacaksınız. Bunu iyi düşünün. Şeker fabrikalarını satmaya niyetli olabilirsiniz, buna çaba gösterebilirsiniz, sırf satarken haklı gerekçeleriniz olsun diye Kurumun zarar etmesini de sağlayabilirsiniz ama sırf fabrikalardan kurtulmak için şeker pancarı çiftçisini de öldürmeyin.

Kuruma ait olan şeker fabrikalarından 10 adeti özelleştirme kapsamında satılmıştır. Kurum bu satışlar konusunda şahsi gelecek korkusu yaşadığı için sessiz kalmıştır, bunun nitekim birebirlerde teyidini de aldım. Komisyonumuz ise satış konusunu gündemine dahi almamıştır. Avrupa'nın 4'üncü, dünyanın 5'inci büyük şeker pancar üreticisi olan ülkemize ait şeker fabrikalarının satışı tarıma vurulan en büyük darbelerden biri olarak tarihteki notunu almıştır.

Stratejik bir ürün olan, sadece şeker değil; melas, alkol, hayvan yemi yapılabilen ve hatta enerji dahi üretilen bir ürünün özel kişilere teslimi, devlet kontrolünden çıkarılması ülkemizin yaşayabileceği buhranlı günlerdeki en büyük sıkıntılardan biri olacaktır, nitekim Covid-19 döneminde şeker pancarı en öne çıkan ürünlerden biri olmuştur. Eğer şeker pancarından, melasından alkol üretimi olmasaydı şu anki dezenfektan, kolonya fiyatlarının ya da yurt dışından getirilecek, özellikle Romanya'dan getirilecek alkol fiyatlarının nerelere varacağını sizler benden çok daha iyi tahmin ediyorsunuz.

Şimdi bu 10 şeker fabrikasının satılmasıyla birlikte en önemli tehlikelerin başında gelen de Türkiye Şeker bu fabrikalar satılmadan önce Türkiye'de üretilen şekerin yüzde 56'sını kontrol ediyordu yani şeker piyasası Kurumun elindeydi. Şeker fiyatını, şeker stratejisini istediği gibi belirliyordu ama 10 tane fabrikanın satılmasıyla Kurumun elinde kalan 15 fabrikayla artık Kurumun şeker piyasasındaki kontrolü yüzde 35'e düşmüştür yani kontrol sizden çıkmış, kontrol tamamen özelleştirilen ve kooperatiflerdeki fabrikalara geçmiştir. Bundan sonra Türkiye Şeker Fabrikası şekeri kontrol etme şansına sahip değildir, nitekim 2019'dan itibaren de şeker fiyatlarındaki oynamalar, artışlar, düşüşler, grafikler bunu çok net şekilde gösteriyor, şekerin yönetimini Kurum olarak, devlet olarak bıraktık.

Diğer bir husus, şeker pancarındaki bozulmaların, özellikle sulama şartları, iklim ve pancarın özelliğine göre kampanya süresinin yüz on günü aştığı dönemlerde çok iyi kendini göstermekte. Bozulmaya sebep olan enfeksiyonların giderilmesi için maalesef formalin kullanılmaktadır. Formalinin de standart kullanımı 100 tonda 20 kiloyu geçmemesi gerektiği aşikâr olduğu hâlde maalesef çoğu yerde bu 20 kilonun çok çok üzerine geçmekte, formalinin de insan sağlığı üzerinde çok büyük etkisi olduğu, zehirli madde olduğunu da göz önünde bulundurarak Kurumun bu konuda da ben yetersiz kaldığını düşünüyorum ve bununla ilgili formalin kullanımının engellenmesiyle ilgili neler yapıldığını da öğrenmek istiyorum.

Yine, geçmiş yıllarda pancar tohumunu, eliti bizler, ülkemiz kendimiz yetiştirirdik. Amasya'nın Merzifon ilçesi Türkiye'nin sayılı elit üretim merkezlerinden biriydi ama izlenen ithalatçı ve dışarıyı sevme yönlü politikalar nedeniyle pancar tohumu olan elitin üretimi tamamen bırakıldı. Şimdi, yavaş yavaş üretime başlanıyor ama ülkemizde kullanılan mevcut pancar tohumunun yüzde 10 belki yüzde 15 oranını ancak şu an biz karşılayabiliyoruz ve siz sunuş konuşmanızda dediniz ki: "2023-2024 sezonunda biz, yerli tohum olarak tamamını karşılayacak duruma gelmek istiyoruz." Nedense siyasetin yaptığı 2023 hedefini bütün kurumlar hedef olarak gösteriyor. Bu şekildeki bir soyut beyan her yerde söylenebilir, edilebilir ama 2020-2021 şeker pancarı sezonunu kapatmışken 2021-2022'ye başlarken hâlen biz pancar tohumunu kendimiz çok düşük oranda karşılayacakken bir sene sonra nasıl olacak da bunu yüzde yüz karşılayacaksınız, bilemiyorum çünkü kendi bölgeme bakıyorum, dolaştığım yerlere bakıyorum pancar tohumu eken çiftçi yok, herhangi bir dönüş olmamış. Bu konuda da samimi olarak gerekçeleriyle bunu anlatırsanız gerçekten mutlu oluruz.

Diğer bir sunuş konunuzda, şeker fabrikalarında 14'ünde herhâlde yanlış hatırlamıyorsam, işte, şeker pancarını yaş hâliyle saklama, paketleme işlemlerini kurduğunuzu söylüyorsunuz. Bu memnuniyet verici bir şey ama şunu da söylemek istiyorum, önümüzdeki Turhal Şeker Fabrikası buna çok iyi bir örnektir. Turhal Şeker Fabrikasında şekerle ilgili her türlü, bir kilodan bin tona kadar her türlü paketleme tesisi kuruldu, edildi ama daha siz hiç kullanamadan o şeyleri maalesef şeker fabrikası satıldı. Şimdi, söyleyeceğim şu: Siz zarar ederek, görev zararıyla, hazineye zarar yazarak fabrikaları iyileştiriyorsunuz, her şeyi yapıyorsunuz, iyileştirdikten sonra siz çalıştırarak, sizin para kazanma döneminiz tam geldiği anda fabrikayı satıyorsunuz. Yani yazık değil mi Kuruma? O fabrikaları daha rantabl duruma getirmek için milyonlarca lira harcanıyor, o harcanan paralar bir tarafa bırakılıyor ve hemen "Hadi burayı satalım." diyorsunuz. Bu iyileştirme yaptığınız fabrikaları da herhâlde satacaksınız. 2021-2022'de görünen bu.

Şimdi, diğer bir şeyde, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketinin özelleştirilme kapsamından derhâl çıkarılması gerekiyor ve cumhuriyet tarihinin en önemli kazanımlarından biri olan Şeker Kurumunun da yeniden ivedilikle açılması gerekiyor. Eğer şeker fabrikalarını özelleştirme kapsamından çıkarmayıp Şeker Kurumunu da açmazsak söylediğiniz her şey sözde kalacak, Türkiye hızla şeker pancarı üretimini düşürecek, şeker pancarını kaybedeceğiz, şekeri ithal eder konuma geleceğiz ve maalesef yerli şekerimiz ortadan kalkacak ve çocuklarımıza ilerde sadece böyle "Bizim bir şeyimiz vardı." diye anlatır duruma geleceğiz.

Sayın Genel Müdürüm, sunuş konuşmanızda pancarın bozulmaması için kampanyanın da yüz günün altına düşürülmesi için erken söküm primini ödediğinizi söylediniz. Erken söküm primi ciddi anlamda iyi bir sistem. Bunu gönülden destekliyorum ama oranını söylemediniz, nedir ne değildir?

Çünkü çiftçiye erken söküm primi zaten veriliyordu ama çiftçi bundan memnun kalmadığı için dikkate almıyordu. Bunu da yazılı olarak eğer belirtirseniz çok mutlu olurum.

Bir de bir hususa şöyle şey yapacağım. "Hububat, yağlık ayçiçeği ürünleriyle ilgili de artık sözleşme yapıyoruz." diye belirttiniz. Eğer hububat ve yağlık ayçiçeği ekimini şeker pancarının önüne geçirecekseniz bu yanlış bir iş ama tamamen münavebeye bağlı bir ürün olan şeker pancarında sırf münavebe şartlarını tutturup hem şeker pancarını çiftçiye kaybettirmemek hem de münavebeyle ilgili doğru işlerin yapılması adına hububat ve yağlık ayçiçeği ekimini sözleşmeyle destekliyorsanız bu da doğru bir iş.

Bu bağlamda hatalarımız, sözlerimiz olduysa, kırıcı şeylerimiz olduysa affola diyorum. Sizlere başarılar diliyorum. Umarım çabanız Şeker Fabrikaları Kurumunun ve şeker fabrikalarının özelleştirilmemesi kapsamında ve bu özelleştirmeden çıkarılması yönünde olur diyorum. Saygılar sunuyorum, kolay gelsin.

Başkanım, teşekkür ederim."