Uzun zamandır ülkemizde genel olarak Cumhuriyet ilke ve kazanımlarına, bunun eğitim alanına yansıması olarak ise laik-bilimsel eğitime yapılan saldırılar artarak sürmektedir. Okullarımız eğitim öğretim kurumları olmaktan çıkarılıp dinci faaliyetlerin cemaat, vakıf, dernek adı altında örgütlenmeye çalışıldığı mekanlar haline getirilmeye çalışılmaktadır.
Toplumsal yaşamda hükümetin kendi dünya görüşüne ve yaşam tarzına uygun nesiller yetiştirmeye yönelik uygulamaları tüm topluma karşı fiili bir baskı ve dayatma haline gelmiştir. Buna bağlı olarak eğitimi sisteminin “tek din, tek mezhep” anlayışına uygun olarak dini kurallara göre biçimlendirilmek istemesi kabul edilemez. Özellikle laiklik ilkesinden uzaklaşılması, eğitimin dinselleştirilmesi için yapılan çalışmalar, düzenlenen toplantılarda alınan kararların bir yansıması olarak okullarımızda karşımıza çıkmaktadır. Pandemiden dolayı yüzlerce eğitim emekçisi yaşamını yitirmişken, milli eğitimin koronavirüsten ölen bir hafız için anma etkinliği düzenlemesi bunun somut bir göstergesidir.
Laiklik, herhangi bir gruba ya da mezhebe dinsel ayrıcalık ve üstünlük tanımamak, farklı inanç ve dinlerdeki insanlar arasında eşitliğin sağlanmasının temel koşuludur. Bunun gerçekleşmesi için devlet kurumlarının tüm din, mezhep ve inançlara aynı mesafede durması gerekmektedir. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti; kamusal eğitimi ve toplumsal yaşamı dini kurallara, söylemlere ve referanslara göre yapamaz. Milli Eğitim tarikat, cemaat ve vakıfların ihtiyaçlarına göre değil, evrensel ve bilimsel gerçeklere, toplumsal ihtiyaçlara göre düzenlenmesi gereken bir kurumdur. Bu nedenle bakanlığın görevi çocuklarımızı insanlığın ortak evrensel değerleri doğrultusunda, temel insan hakları ve eleştirel düşünce becerisini kazanabilmesine uygun somut adımlar atmak olmalıdır. Çağdışı bir cemaatin eğitim sistemine entegre edilmesinin sonucunu ülkemiz 15 Temmuz darbe girişiminde yaşamış ve ödemiştir. Bu gün yapılan benzer çalışmalar, imzalanan protokoller geçmişten ders alınmadığının bir kanıtıdır. Bu protokoller bakanlığın kendi görev ve yetkilerini vakıflara devretmesidir. Bu yetki devri açıkça anayasaya aykırıdır. Mahkemelerin iptal kararları vermesine karşın, farklı isimler altında yeni protokoller yapılmakta ısrar edilmektedir. Bu çalışmalar bürokraside görev alan kamu çalışanları eliyle yürütülmektedir. Kamu çalışanları tarafından yapılan bu işler yasaların kendilerine verdiği yetkinin kötüye kullanılması, kamusal sorumluluktan uzaklaşma anlamını taşımaktadır ve suç teşkil etmektedir.
Milyonlarca öğrencimiz pandemi koşullarında yeterli destek alamadığı için eğitim hakkını kullanamamaktadır. Pandeminin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçmesine karşın yeterli bilgisayar, tablet desteği sağlanmamış, ücretsiz internet erişimi hayal olarak kalmıştır.
-Laik-bilimsel bir eğitim sistemi ve eğitimde fırsat eşitsizliğinin önüne geçebilmek için acil taleplerimiz şunlardır;
-Eğitim hakkından yararlanamayan öğrencilerimize acilen yeterli tablet dağıtılmalı ve internet ulaşımı ücretsiz olmalıdır.
-Eğitim anasınıfından üniversite bitimine kadar kamusal, parasız ve laik-bilimsel niteliklerine uygun olmalıdır,
-Özel okullara verilen teşviklere son verilmeli, devlet okulları geliştirilmelidir.
İhtiyaç duyan her öğrenciye devlet karşılıksız burs ve barınma yeri temin etmeli, öğrencilerimiz cemaatlerin, vakıfların yurtlarına mahkum edilmemelidir.
-Anasınıfları okulların bünyesinde açılmalı ve zorunlu olmalıdır.
-Ders kitaplarındaki mezhepçi, ayrımcı, cinsiyetçi ve ötekileştirici söylemler çıkarılmalıdır.
-Milli Eğitim Bakanlığı’nın çeşitli vakıf ve derneklerle imzaladığı protokoller iptal edilmelidir.
-Din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılmalı, seçmeli ders adı altında bazı derslerin dayatılması uygulamasına son verilmelidir.
-Öğrencilerimizin vakıf ve derneklerin farklı isimler altında yaptıkları etkinliklere katılmaya zorlanmasının önüne geçilmelidir.
-Başta anayasa olmak üzere, diğer yasa ve yönetmelikler tarafından görevleri tanımlanmış olan kamu çalışanları eğitime destek adı altında yapılan toplantılarda alınan kararları uygulamaktan vazgeçmelidir.
Sonuç olarak, ALBEP(Amasya Laik ve Bilimsel Eğitim Platformu) bilimsel ve laik eğitimi ortadan kaldırmaya çalışan, sosyal devlet ilkelerine aykırılık taşıyan her türlü girişime ve uygulamaya karşı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğimizi bir kez daha kamuoyuyla paylaşıyoruz.
AMASYA ALBEP