Eğitim Sen Amasya Şube Başkanı Mustafa Ölgün: “Psikososyal Destek Eylem Planı’nın, 71 ilin tamamında; hiçbir özel durum düşünülmeden uygulanması doğru değildir.” dedi.
Ölgün konuya ilişkin açıklamasında: “Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 10.02.2023 tarihinde illere bir yazı göndererek; “Depremden etkilenen öğrenci, öğretmen ve velilere yönelik gerekli iş ve işlemleri yürütmek amacıyla afet bölgesi illeri ve afetten doğrudan etkilenmeyen diğer illere yönelik ekte yer alan Psikososyal Destek Eylem Planı hazırlandığını” belirtmiştir. İlgili yazının ardından 14.02.2023 tarihinde, “Psikososyal Destek Eylem Planı Uygulama Esasları (71 il) konulu bir yazı daha yayımlanmıştır. Bu yazıda “20 Şubat 2023 tarihi itibariyle depremden doğrudan etkilenmeyen illerde yer alan tüm okullarda okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise kademelerinde öğrenim gören öğrencilere yönelik hazırlanan Deprem Psikoeğitim Programları uygulanacaktır.” denilmektedir.
Yine aynı yazıda uygulama sırasında kullanılacak dokümanlara ilişkin sayfa adresi de http://orgm.meb.gov.tr/www/psikososyal-destek-eylem-plani-ve-psikososyal-destek-programlari-yayimlandi/icerik/2260 olarak paylaşılmıştır. MEB tarafından paylaşılan bağlantıdan ilgili dokümanlar incelendiğinde; hazırlanan program ve içeriklerin; “depremden direkt olarak etkilenen öğrenci, öğretmen ve velilere yönelik” hazırlandığı görülecektir.
Eylem planının birinci aşamasında yer alan çalışmaların (Psikolojik İlk Yardım-PİY) deprem bölgesi illerden nakledilerek yurt, pansiyon, otel vb. yerlere yerleştirilen öğrenci, veli, öğretmen ve diğer bireylere il/ilçe psikososyal destek ekiplerince okulların kapalı bulunduğu süre içerisinde uygulanacağı belirtilmiştir. Bu durum gerçekten çok önemlidir. Büyük bir yıkımın içerisinden çıkıp başka illere gitmek zorunda kalan; kendi konfor alanını terk etmek zorunda kalan her insanın bu konuda dayanışma ve desteğe gereksinim duyması kaçınılmazdır. Ancak bu noktada da koordinasyon eksikliğinin getirdiği kimi olumsuz durumların yaşandığı bilinmektedir.
Eylem planının ikinci aşamasında ise okulların açıldığı ilk gün öğretmenlere yönelik “Deprem-Öğretmen Oturumu”nun; 21-22 Şubat 2023 tarihlerinde velilere yönelik “Deprem-Veli Oturumu”nun rehber öğretmen/psikolojik danışmanlar tarafından uygulanması istenmiştir. 23 Şubat 2023 tarihinden itibaren ise öğrenci oturumlarının başlaması ve “afet ve acil durum” nedeniyle rehber öğretmen/psikolojik danışman müşavirliğinde, sınıf rehber öğretmeni tarafından uygulanması ve iki hafta içinde tamamlanması gerektiği belirtilmiştir.
Bakanlığın uygulanmasını istediği Psikososyal Destek Eylem Planı’nın, 71 ilin tamamında; hiçbir özel durum düşünülmeden uygulanması doğru değildir. Öncelikle ülke genelindeki her ilin, her ilçenin, her okulun kendine özgü koşulları bulunmaktadır. Okul düzeyinde değerlendirilip uygulanması gereken psikososyal müdahale hizmetlerinin, Bakanlık düzeyinde belirlenip her okulda aynı şekilde uygulanmasının istenmesi son derece yanlıştır.
Eylem planı kapsamında uygulanması istenilen dokümanların; “depreme maruz kalmış” öğretmen, öğrenci ve veliye yönelik hazırlanmış, bu konuda eğitim almış rehber öğretmen/psikolojik danışmanlar tarafından uygulanması gereken içeriklere sahip olduğu görülmektedir. Özellikle “acil afet durumlarında öğrenci modüllerini sınıf rehber öğretmenleri de uygulayabilir” demek; ülke genelinde “psikolojik bir deprem” yaratmak için yeterlidir.”dedi.
Birçok okulda, deprem bölgesinden gelen herhangi bir öğrenci ve veli bulunmadığını belirten Başkan Ölgün: “Depremden birebir etkilenmiş öğretmenler olmayabileceği gibi, özellikle deprem bölgesine yakın illerde deprem bölgesinden gelen öğrenci ve veli sayısı bir hayli fazladır. Bu öğrencilerimizin eğitim göreceği okullarda da elbette ki farklı çalışmaların yapılması gerekmektedir. Ancak depremlerin üzerinden henüz iki hafta geçmemesine karşın; deprem yaşayan, evi yıkılan, yakınını kaybeden, yaşananlara anlam yüklemekte zorlanan, şehir değiştiren, başka bir okulda eğitimine devam edecek bir öğrenci açısından bakınca; onların kontrolsüz bir şekilde böylesi bir eğitime tutulmasının ne kadar doğru olduğu tartışmalıdır.
Depremden etkilenmeyen illerin (71 bir il) ve bu illerdeki okulların durumunu değerlendirince karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır: Hiçbir şekilde depremi yaşamamış ve etkilenmemiş illerdeki okullar, depremi hissetmiş ancak yıkım yaşamamış illerdeki okullar, hiçbir şekilde depremi yaşamamış ve etkilenmemiş ancak depremden direkt olarak etkilenmiş ailelere ve öğrencilere eğitim-öğretim verecek okullar. Depremi hissetmiş ancak yıkım yaşamamış illerde depremden direkt olarak etkilenmiş ailelere ve öğrencilere eğitim-öğretim verecek okullar.
Bu dört durum bile yapılması gereken çalışmaların illerin durumuna göre farklı değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Bakanlığın depremden etkilenmemiş 71 il için, uygulanmasını istediği program, yukarıda sözünü ettiğimiz dört farklı durumun dikkate alınmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Eğitim Sen olarak konuyla ilgili önerilerimiz şu şekildedir: Her okulun kendi bünyesinde yer alan “Psikososyal Krize Müdahale Ekipleri” sorumlulukları gereği, kısa vadeli eylem planlarını gözden geçirmeli ve okullarında yapacağı çalışmaları belirlemelidir. Her okul, belirlediği kısa vadeli eylem planlarını, dayanışma ve destek duygusu içerisinde hayata geçirmelidir. İl psikososyal destek ekipleri sırf “Bakanlıktan böyle isteniyor” gerekçesiyle uygulanmak istenen programları, kendi özgül durumlarını değerlendirmeden asla uygulamamalıdır. İl, ilçe ve okul düzeyinde durum değerlendirmesi mutlaka yapılmalıdır. İl milli eğitim müdürlükleri koordinesinde, depremden direkt olarak etkilenen aileler ve öğrenciler için destek sunmak isteyen kurum, kuruluş, sivil toplum örgütü ve sendikaların yapacağı çalışmalar koordineli olarak yürütülmeli ve uzun vadeli olarak planlanmalıdır.” diye konuştu.