Eğitim-sen Amasya Şube Başkanı Mustafa Ölgün Eğitim müfredatını, “dini ve milli temeller” üzerine yeniden inşa etmek için kolları sıvayan iktidarın çabası, biyoloji dersiyle somutlaştı. Türkiye Yüzyılı çerçevesinde hazırlanan içerikte “Yaratılış Teorisi” merkeze alındı.

Talimatla hayata geçirildiği belirtilen müfredat değişikliği ile eğitimi, “dini ve milli temeller” üzerine inşa etmek için harekete geçen MEB’in hazırladığı öğretim programı, “Bu kadarı da olmaz” dedirtti. Matematikten tarihe, coğrafyadan kimyaya kadar hemen her derste dine referans ile hazırlanan müfredattaki, “yaratılış teorisi” detayı dikkati çekti.

AKP iktidarında yapılan hemen her müfredat değişikliği, laik ve bilimsel eğitimi biraz daha geri plana itti. Özellikle 2007 sonrası eğitime yapılan müdahaleler ile müfredat, belli bir inancı ve mezhebi temel alır hale getirildi.

 

MÜFREDATTA EVRİMİN ADI YOK

İktidarın müfredatta yaptığı en köklü değişikliklerden biri ise 2016 yılında yaşandı. MEB, Biyoloji dersi müfredatından 2017-2018 eğitim öğretim yılı itibarıyla, “Hayatın Başlangıcı ve Evrim” ünitesini kaldırdı. Öte yandan, evrim teorisini çağrıştıran tüm bilgiler de ders kitaplarından çıkarıldı.

 

YARATILIŞ TEORİSİ MERKEZE ALINDI

Ortaöğretim kademesindeki Biyoloji dersinin 2024-2025 eğitim öğretim yılı için hazırlanan öğretim programının detayları ise MEB’in laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşan politikalarda ısrarcı olacağını gözler önüne serdi. Programda evrim teorisi “doğruluğu ispatlanmamış teoriler” arasında sayılırken “yaratılış teorisi” merkeze yerleştirildi.

 

MEB tarafından hazırlanan, “Biyoloji Dersi Öğretim Programı'nın Temel Felsefesi ve Özel Amaçları” başlığı altında, “Türkiye YüzYılı Maarif Modeli kapsamında geliştirilen biyoloji dersi öğretim programıyla yürütülen eğitim öğretim süreçlerinde yaratılış teorisi benimsenmektedir” ifadeleri kullanıldı. Programda yer alan skandal ifadeler bunlarla da sınırlı kalmadı. Eğitimcilerin tepkisini çeken programda, şu ifadelere yer verildi:

 

“Biyolojik olaylar; bir plân ve programın gereği olarak ortaya çıkar, kâinat ve içindeki canlı cansız tüm varlıklarda görülen mükemmel dengeye ve düzene işaret eder. Canlılar hem kendi yapı ve işleyişlerinde hem de birbirleriyle tam bir uyum içinde mükemmel bir denge oluşturur. Biyoloji bilimi ise yaşamın bu kusursuz düzenini, canlılığın ince detaylarını ve yaratılışın muhteşem tasarımlarını anlamaya kapı açar.”

 

“ÖĞRETİM PROGRAMLARI BİLİMSEL OLMALI”

“MEB, öyle anlaşılıyor ki bilimsel gerçeklere gözlerini kapatarak hareket ederek bilim ile arasına net bir mesafe koymayı tercih etmiştir. Üstelik bununla da yetinmeyerek, ‘yaratılış teorisi’ gibi son derece tartışmalı bir konu, biyoloji öğretim programının içine temel felsefe olarak yerleştirilmiştir. MEB’in ortaöğretim biyoloji öğretim programında benimsediği anlayış ve yapmak istediği şey bilime ve bilimsel gerçeklere doğrudan meydan okumaktır.

Öğretim programları, bilimsel bilgileri aktarmayı, doğayı ve yaşamı bir bütün olarak kavramayı hedeflemeli, öğrencilerin çok yönlü gelişimlerine hizmet edecek öğrenme yaşantılarını içeren bir içerikte olmalıdır.”

“Evrensel bilimsel gerçekleri yok sayan büyük ölçüde dini kural ve referanslara dayanan bir dilin kullanıldığı öğretim programlarının çocuklarımıza/öğrencilerimize verebileceği hiçbir şey yoktur” diyen Gülez şöyle devam etti: “Eğitim Sen olarak, yeni müfredat hazırlıklarını yakından takip etmeyi sürdürecek, laik bilimsel eğitime meydan okuma anlamına gelen benzeri girişimler karşısında laikliği, bilimi ve bilimsel eğitimi savunmaya devam edeceğiz.”

YARATILIŞ TEORİSİ NEDİR?

Yaratılış teorisi evrim teorisi yerine ABD merkezli tarikatlar tarafından ortaya atılan bir teoridir. Özellikle inanç kurumlarının görüşü olan yaratılış teorisi, içinde yaşadığımız doğanın (toprak, su, bitki, canlı) altı günde yaratıldığını, canlılığın 6 bin ile 8 bin yıllık bir geçmişi olduğunu ve bu sürenin Darwinizmin iddia ettiği evrimin oluşması için yetersiz olduğunu savunur. Bu teorinin merkezinde  “yeni yaratılışçılık” olarak da bilinen “akıllı tasarım” yaklaşımı yer alır. Akıllı tasarım savunucuları genellikle özellikle biyolojik organizmaların yapısı, evrenin düzeni ve yaşamın karmaşıklığı gibi durumları, MEB’in biyoloji öğretim programında yaptığı gibi, bir üstün varlığın veya tasarımcının etkisi üzerinden açıklar.

Aldığı yüzlerce yıl hapis cezası nedeniyle tutuklu bulunan tarikat lideri Adnan Oktar, Türkiye’de yaratılış teorisinin en yılmaz savunucuları arasında yer alıyor. Oktar’ın 2000’li yılların başında açtığı Yaratılış Müzesi’nin yanı sıra bir de “Yaratılış Atlası” isimli kitabı bulunuyor. İktidarın, “Oktar’a dokunmadığı” dönemde üniversitelerde dahi açılan Yaratılış Müzesi isimli sergide evrim karşıtı görüş ve ifadeler renkli ve resimli kuşe kağıtlarda sergilendi.

DARBEDEN SONRA YOĞUNLAŞAN SALDIRI

Türkiye'de evrim kuramına yönelik saldırıların, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından daha da yoğunlaştığı görülüyor. Darbenin sonuçlarından biri laik ve bilimsel eğitimin ortadan kaldırılması olurken 1985 yılında, dönemin Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçler’in ABD merkezli Yaratılış Araştırmaları Enstitüsü’nü ziyaret ettiği biliniyor. Ziyaretin ardından Türkiye'de, enstitü tarafından hazırlanan kitapların çevirilerinin yaygınlaştığı ve bu çevirilerin öğretmenlere dağıtıldığı belirtiliyor.