Anadolu'nun okulsuz ve öğretmensiz kaldığı bir dönemde Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç'un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kurulan Köy Enstitüleri’nin kurucularını ve emek verenlerini Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 81. Yıldönümünde saygıyla anıyoruz. 

1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında açılan Köy Enstitüleri, köylülere hem örgün eğitim verme, okuma yazma ve temel bilgileri kazandırma hem de modern tarım tekniklerini öğretmek amacıyla kurulmuştur.  Aynı zamanda öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretmişlerdir. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi ile hareket eden her köy enstitüsü, kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları ve atölyeleri ile köylerin kentlerle bütünleşmesini sağlamıştır. 
Özellikle köy aydınlanması açısından önemli hizmetler vermiş olan bu okullar, bir dönemin aydın kuşaklarının yetiştirilmesine kapı aralamış, öğretmen yetiştirme sistemi açısından bir model olmuştur. Köy Enstitüleri “Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir” diyen Fakir Baykurt’un ve Talip Apaydın, Emin Özdemir, Adnan Binyazar ve niceleri gibi çok sayıda edebiyat ve sanat insanının yetişmesini sağlayan okullardır.

Bugün Türkiye‘de yerleştirilen pratikten kopuk, dogmatikleşmiş eğitim anlayışının karşısında Köy Enstitüleri deneyimi bir bakıma yaşamla bilgi arasında bir köprü oluşturmuş ve yaşayarak öğrenme pratiklerinin geliştirilmesi adına önemli katkılar sunmuştur.

Toplumcu bir anlayışla kurulan Köy Enstitüleri döneminde çeşitli tohum ve tarım araçlarının denemeleri yapılmıştır. Köy Enstitüleri, eleştiren, sorgulayan, öğrenci merkezli, yaparak yaşayarak öğrenme sürecini ilke edinen eğitim kurumlarıdır. Dönemin iktidarlarının bu nedenle tahammül edemedikleri Köy Enstitüleri 1954 yılında kapatılmıştır. 

Köy Enstitüleri‘nden günümüze bakıldığında, gerek öğretmen yetiştirme gerekse de eğitimin içeriği açısından durumun içler acısı olduğu görülmektedir. Öğretmen yetiştirmede tam bir keşmekeş yaşanmaktadır. Önce YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı arasındaki koordinasyonsuzluk, öğretmen yetiştirme ile ihtiyaçlar arasında dengesizlik yaşanmasına yol açmıştır. Ardından öğretmen atamalarında tam bir kıyım süreci başlamış, eğitim fakültelerini başarıyla tamamlayarak mezun olmaya hak kazanan öğretmenlerin atamaları yapılmamıştır. Genç öğretmenler KPSS‘ye tabi tutulmaya bu da yetmiyormuş gibi mülakatla sözleşmeli öğretmen olarak atanmaya başlanmıştır.  Mülakatın torpil demek olduğunu, kayırmacılık demek olduğunu bu ülkede bilmeyen yoktur. Ardından istihdam politikalarındaki esnekleştirme ve güvencesizleştirme doğrultusunda, kadrolu öğretmen atamaları her geçen gün azaltılarak yerine sözleşmeli, ücretli öğretmenlik gibi daha güvencesiz ve esnek statüler oluşturulmuştur. Bugün gelinen aşamada, okullarda güvencesiz, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik yaygınlaştırılmıştır. Ataması yapılmayan yarım milyon öğretmen ise işsizdir.   Köy Enstitüleri‘nin 81. kuruluş yıldönümünde, eğitim sistemimiz alt üst edilirken, öğretmen yetiştirme konusunda da gelinen nokta ne yazık ki içler acısıdır.

Bugün yaşanan salgın hastalık ülkemize ve yöneticilerine bilimin ve aydınlanmanın önemini bir kez daha hatırlatmıştır diye umuyoruz. Çünkü bilimsel eğitim olmadan toplumsal bilinç geliştirilemez 
       
Eğitim Sen olarak Köy Enstitüleri‘nin kuruluşunun 81. yılında bu eğitim kurumlarının kuruluş amacını ve mantığını sahipleniyoruz. Aydınlanma ateşini taşıyan, demokratik öğretmen hareketinin ülkemizde gelişmesine büyük katkılar sunan tüm Köy Enstitülü eğitim emekçilerinden hayatını kaybedenleri saygıyla anar, hayatta olan Köy Enstitülü öğretmenlerimize de sağlıklı uzun ömürler diliyoruz.

Amasya Eğitim Sen Şube Yürütme Kurulu
Şube Başkanı 
Mustafa ÖLGÜN