"1829’da Taşkömürünün Zonguldak havzası, Ereğli İlçesi Kesten’ci köyünden Uzun Mehmet tarafından bulunmuştur. Bu zamana kadar yabancı işletmeciler ve yerli işletmecilerden el değiştirerek günümüze kadar gelmiş ve işletimi "Türkiye Taş Kömürü Kurumu Genel Müdürlüğü" (TTK) tarafından yürütülmektedir

Kömür ısısının yüksek olması dolayısıyla Demir Çelik İşletmelerinde ve yakıt olarak kullanılmaktadır. Hani kışın soğuk günlerinde sıcağı hayal ettiğimiz, etrafını kuşattığımız sıcacık soba da ve kaloriferlerde kullanılan bu kömürü bize kadar nasıl ulaştı. Hiç birimiz doğru dürüst bilmeyiz oysa o değerli Kara Elmas serüveni hiç De basit değil.

Çok incelik ve titizlik isteyen ve bir hata da hayatlara mal olan bir çalışma. Bu zincirin halkaları insanlar, fareler, katırlar vs.

Bizler sadece belirli özellikleri olan madenciler kafalarında ışıklı baretler, ellerinde fenerleri, kazması ve sarı giysileri görürüz. Bir de hiç gülmeyen yüzleri. Gerçek emek işçileri.

Kim ister ki yerin altında 1500 metre aşağısına inmeyi! Canlarını ve umutlarını da ceplerine alarak ve aileleriyle her gün vedalaşıp ölüme giden bu insanlar gülmeyi unuturlar. Ama madenden çıktıklarında simsiyah olmuş yüzleri ölümün soğuk yüzünden kurtulmuş bembeyaz paralayan dişlerle gülümserler şükrederler Allah’a yaşadıkları için. Her madene inip çıktıklarında dev asansörlerle yapılıyor iniş çıkışlar, yeniden doğmak ve ölmek gibi. Zeytin, peynirle besleniyorlar.

Ne yapsınlar yaşamaları ve yaşatmaları gereken biri aileleri var, kim bilir hangi umutlarla çocuğunu dünyaya gelecek, kızını mı, oğlunu mu evlendirecek. Torunu olacak dede, baba diye seslenecekler, emekliliklerinde torun sevecekler, kim bilir hatıralarını anlatacak onlara. Keyif alacaktı.

Madenciler yanlarına mutlaka çok güvendikleri, canlarını emanet edecekleri, kişileri yanlarına alırlar. Çünkü olası bir durumda onu kurtarabilecek, gerekirse bir ayağını, kolunu sıkışan taşın altından keserek kurtarması gerekebilir. Nasıl bir sorumluluk nasıl bir vicdan azabı sonra dede torununa ne diyecek ve oğlu çocuğuna ne diyecek anlatılması gerçekten çok ama çok zor. Ben senin babanın elini veya ben dedenin kolunu kesip kopardım nasıl diyecek? Sanırım dudaklara vurulan mühürle noktalayacak. Yaşayan ölüler gibi dolaşmak. Allah yardımcıları olsun. 

Bir kıvılcımın, yani karbon monoksit gazının sıkışması ile grizu patlaması meydana gelir. Birçok ölümlere neden olur dumandan boğulurlar veya yanarlar, göçükler ve çökmeler meydana gelir. İşte bu can pazarında toplu iğne başı kadar umut onlar için çok önemlidir. Saniyeler gün gibi, asır gibi gelir. Çok hızlı bir şekilde ulaşmak gerekir. Havasız kalmak alevlerin ve o gazın için de düşünmek bile istemem.

Evet, 50-55 yıla sığdırılan bu kısa ömür akciğer kanserinden ölen madenciler. Bir taraftan görme duyularını da yitiriyorlar. İnsanlar fareler, katırlar kör oluyorlar gazın etkisiyle.

Bütün bu çekilen ızdırap ve güçlükler, yaşamak ve yaşatmak için. Hayallerine kavuşamayan bu değerli madencilerimizden Allah razı olsun ki bu rahatlık onların sayesinde olmaktadır.

Teknoloji daha çok ilerlesin ki bu madencilerimiz hayatlarını kaybetmesin. En az insan çalıştırarak yapılması. Bu ülkenin kalkınmasına ve imkânların artırılması yönünde gerçek bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Bu yaşam tarzı insanların kaderi olmamalıdır.

Her gün ölüm korkusunun yaşanmadığı, şeker pembemsi gülüşlerin olduğu bir dünya da sayılı nefeslerin, mutluluk içinde hayatlarını sürdürmesidir. Sağlık ve uzun güzel ömürler diliyorum. Temennim o.
Saygılarımla,

Müzeyyen KESKİN
23.12.2010